Evvel zaman içinde,
 anason kokusu sinince...

Bir rakkase çağrılmış meydana.

Saçlarıyla kaparken ensesindeki parmak izlerini, 
mest etmiş kadeh dolusu adamları bir bir,
kadınca, 
sinsi sinsi.

Derken raksına başlamış

Değince kıvrılan ince beline bir yabancının eli, 
göğsüne sıkıştırılan paranın kokusuna takılmış ruhu,
 ekşitmiş midesini.

Devam etmek istemiş, 
ama yapamamış.

Göz göze de gelince çalgıcının kemanesiyle,
biraz da devirdiği şişenin etkisiyle...

Tutamamış daha fazla içinde,
çıkarıvermiş ne var ne yoksa saten beyazı bir gömleğin üstüne.

Ah! Rakkase, ah!

Bir o ayak uydurmuşken bu dünyanın kirli düzenine,
o da kapıldı bu meretin karşı konulmaz müziğine.


...Rakkase raksla coştururken
aşksız meyhane içinde.
Ben deyim şu şaraptan,
siz deyin o zırnıktan,
kapılıvermiş bir kemancının görmeyen gözlerine,
"Belki" demiş, "Belki bir gün severim ben de...".