Nazım Hikmet'in son zamanlarından...


Vera Tulyakova & Bedri Rahmi Eyüboğlu




***
Bedri Rahmi Eyüboğlu, onu bırakıp da giden can dostu Nazım'ın ardından şöyle der: 

"Yiğidim aslanım burda yatıyor..."

şu sılanın ufak tefek yolları

ağrıdan sızıdan tutmaz elleri

tepeden tırnağa şiir gülleri

yiğidim aslanım burda yatıyor.



bugün efkarlıyım açmasın güller

yiğidimden kara haber verirler

demirden döşeği taştan sedirler
yiğidim aslanım burda yatıyor.

ne bir haram yedim ne cana kıydım
ekmek kadar temiz su gibi aydım
hiç kimse duymadan hükümler giydim...
yiğidim aslanım burda yatıyor...

mezar arasında harman olur mu
onüç yıl hapiste derman kalır mı
azrail aç susuz canın alır mı
yiğidim aslanım burda yatıyor...

***

Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım'ın yaptığı
 ve
 daha sonra  Bedri Rahmi Eyüboğlu'na armağan ettiği  "oğul" portresi.

Burada da portrenin arkasına Bedri Rahmi'nin düştüğü notu görüyoruz:
"Nazımın Annesinin Hediyesi
 1952
Kendi Yapmış
gözleri iyi görmü-
yordu"

***

"Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?"
Nazım'ın Vera için yazdığı "Saman Sarısı" şiirinin içinde geçen ve en yakın dostlarından biri olan Abidin Dino'ya sorduğu soru...

Avni ARBAŞ, Güzin DİNO (Abidin Dino'nun eşi ve dilbilimci), Nazım  HİKMET, Abidin DİNO,  Vera TULYAKOVA
Kasım 1962/ Paris

***








Paris'e gittikçe ziyaret ettiği yakın arkadaşı Avni Arbaş'ın çizdiği Nazım Hikmet karakalemlerinden biri

***

Vera TULYAKOVA"...  Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi
 Kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı..." 


Nazım Hikmet'in cüzdanından çıkan;
son büyük aşkı ve eşi olan Vera'ya yazdığı son şiir.
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana 
Gülsene dedi bana 
Ölsene dedi bana

Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm
.

***

Ve 
Abidin Dino'dan,
 Nazım'a "mutluluğun resmi"yanıtı:

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna'nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim
Seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik meserret kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
Anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye'yi
Bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
Ne boya...
 

*********************************************************************
Son olarak da ben...

sevdiğim binlerce eseri arasından en özel olanlardan biri:

***
Son söz olarak ise: 

Nazım'a,
Vatan Haini'ne,
 Mavi Gözlü Dev'e,
öyle hayranım 
ve 
onu tanıma şansı bulamadığım yaşıma öyle küskünüm ki...

Şimdi 
bir, 
benim için onu anabilmek, 
onu bilenleri dinlemek
ve
burada, 
sayfamda yaşatabilmek küçük bir teselli;
bir de
onu hâlâ tüm sevgi ve saygısıyla yaşatan 
sevgili Hıfzı Topuz'dan tarafıma duyduğum Nazım adına iltifat jesti:

"Eğer arkadaşım Nazım yaşasaydı ve seni görseydi, hayatı boyunca unutamadığı kadınlardan biri olurdun" 


not: 3 Haziran, onun ölüm yıldönümü... Bu yazıyı hazırlarken ölümüne özel bir şey yapmak değil de, bir insanın ne denli sevip-sevilebileceğini anlatmak istedim. Benim için anlam dolu olan bu küçük derlememin, size de özel hissettirmiş olmasını dilerim.

diyor ki :
"Kesemde verecek şeyim yok. Yüreğimden verdim."
işte ben de,
aynen onun gibi

 diyorum ki:
bu yazıyı yüreğimden verdim...

Uyuyan üstadımıza sevgilerle...

+Hıfzı Topuz'un iltifatına dair içeriğe buradan ulaşabilirsiniz.
++ Bir diğer, kısa Nazım Hikmet yazıma  buradan ulaşabilirsiniz.