İlişkiler gizemli bir yolculuk, bile bile lades...
Başlarken nereye varacağını bilmeden başlıyor insan.


Biter mi? 
Biterse içini ezer mi?
Bitmemesi seni  üzer mi?
...
Bitti, üzüldün mü?
Bitmesi yüzünü güldürdü mü?
...
Toz kondurmadığın ruhun büzüşüp kalıveriyor birisinin karşısında.
Düşünüp duruyor ama varamıyorsun bir sonuca: 
acaba hangi ara kapılmıştın bu kadar "o"nun varlığına?
...derken ayrıldınız.
Bu gece kendini sokaklara vurup kafanı dağıtmak varken,
hatta
özlediğin yabancı tenlere özgürce doyabilecekken
evindesin.
Evinde ve bu halde...
Yakışır mıydı bunlar senin gibi "adam" birine?
Yakıştı, çok da şık durdu. 
Duygularını yaşamak da bir erdemdir; bu yüzden  ne sorgula ne de gocun.
Giden sevgilinin ardından olabilecek hallerden birisinin içerisindesin sadece.
Biraz giden babanın ardından ağlayan annen;
 biraz da bugün terk edilmiş tanımadığın insanlar kıvamı diptesin.
Tek eksik yüzündeki akmış rimelin...
Onun dışında hemen hemen aynadaki bensin.
Biliyorum, sen ve senin gibi binlerce adam,
belki  de 3 sokak ötemde oturan mat siyah Mustang'i olan amca bile,
benim gibi bugün 21:10 itibari ile terk edildi.
Hatta şimdi benin gibi onlarcanızın elinde rakı kadehi var.
Gözler yaşlı mı yaşlı.
Bir de "erkekler ağlamaz" derler, peh!
Sanki ayrılığa klişeler işleyebilirmiş gibi...
Gelelim sadede:
madem  dünyanın en mutsuz; en yanakları siyaha bulanmış kadını benim bu gece,
o zaman
 biten ilişkisinin ardından bir kadın kadar üzülecek cesaretteki
Rimelleri Akmayan Adamlar,
sizlere içiyorum,
şerefe!