Sayfalar

deneyin orjinal ilanı
 Bir deneyde olduğunuzu düşünün, karşılığında hem bilime katkıda bulunacak hem de para kazanmış olacaksınız. Kimi kandırıyorum, çoğunluk bunu sadece para için yapacaktır, neyse...

Bu deneyde aynı sizin gibi etten kemikten bir başka insana elektrik şoku uygulamanız ve git gide bu şoku arttırmanız emrediliyor. Ve siz de bu emre itaat ediyor ve "elbette bilim" adına duyduğunuz bin bir çığlık sesini, "kalbim rahatsız, dur acı çekiyorum" diye duvarları yumruklayan kurbanı önemsemeden, kendi itaat güdünüz, para ve ego tatmininizden ötürü bu deneye devam ediyorsunuz.

 Neden? Çünkü itaat ederken sorumluluk sizden çıkıyor, siz sadece emirlere uyuyorsunuz... İşte böyle beyin oyunlarıyla kendisini kandırdığını sanıyor insanoğlu. Emri veren de, itaat eden de, kurban olan da yine insan.




Bu deneyin etik dışı olan ve katılımcılarının sonraki hayatını etkileyen bir rolü olduğu da aşikar. Fakat burada ben sadece deneye ve sonuçlarına değineceğim. Lütfen uzunluğundan korkmayıp-sıkılmayarak deneyin aşağıdaki açıklamasını okuyun...
Milgram, deney sonuçları
 ve
yorumlarını bu kitabında paylaşıyor
(1974)


* Deneyi özellikle en basit ve açıklayıcı şekilde ele alacağım. Çünkü türümüz adına önemli bulduğum ve ilgili, ilgisiz herkesin dikkatini çeksin istediğim bir gerçek bu.

 Stanley MILGRAM, adından da anlaşılacağı üzere bu deneyi gerçekleştiren ve ismini veren, Yale Üniversitesi Psikologlarından biri.

 Milgram'ın aklına bu deney fikrinin gelme nedeni:

 Nazi subayı olan Adolf Eichmann savaş (II.Dünya S.) suçlusu olarak yargılanmaya başlar. Savunmasında sadece emre itaat ettiğini, görevi başında olduğu için kasıtlı cinayet/soykırım suçlamasını kabullenmeyeceğini söyler. Bunu duyan psikoloğumuz Milgram merak eder ve gerçekten, Eichmann ve Yahudi Soykırımında görev alan bütün suçluların suçu sadece emre itaat etmek, yardakçılık olabilir mi diye araştırmak ister. Elbette bu adli ve ahlaki anlamda bir önem taşımamaktaydı fakat bu deney sonucunda Milgram, insanın salt halinde bulunan ve itaatle şekillenen acımasızlığı (alt içgüdümüz) hakkında ortalama bir bilgi edinecekti.

 Deneyin işleyiş şekli:


 Öncelikle denekler bulunur: 20-50 yaş aralığında, eğitim ve sosyal konum yelpazesi en alt seviyeden, en üst seviyeye kadar değişen gönüllüler (sadece erkekler) gazete ilanıyla bulunur. İlana göre 1 saat sürecek bu deney karşılığında, o yıllar için iyi bir mebla olan 4.50$ sunulur. (bilmeniz gereken önemli nokta: denek deneyi devam ettirse de ettirmese de, sadece katıldığı için bu parayı almaya hak kazanır. sürdürme zorunluluğu bulunmamaktadır.)

 Deneyin senaryosu: Katılımcılara bu deneyin bir deney gözlemcisi ve iki denek tarafından gerçekleşeceği, deneklerden birinin öğretmen, diğerinin ise öğrenci rolü üstleneceği söylenir. Amaç olarak da "öğrenmede cezanın etkisi" hakkında fikir edinmenin araştırıldığı açıklanır..
Senaryoya göre öğretmen olan denek, öğrenci olan deneğe sözcük çiftlerinden oluşan bir liste okuyacak ve sorduğu soruya karşılık öğrenci ona 4 seçenek arasından bir seçeneği cevap olarak seçecekti. Öğretmen olan denek, her yanlış cevap için öğrencisine gitgide artan bir elektrik şoku uygulayacaktı.

Deneyin aslı: Her biri üç kişilik gözüken bu deneylerde aslında tek denek öğretmen rolü verilen gönüllüler oluyordu. Deney gözlemcisi ve öğrenci rolü verilen kişi işbirlikçi, bu deney hakkında eğitimli kişilerdi. (bütün denekler, rol dağılımında üzerinde öğretmen ya da öğrenci yazan kağıtlardan, öğretmen olanının kendisine geldiğini zannederken, aslında 2 kağıtta da 'öğretmen' yazıyor, 'kurban denek rolündeki' uzman, kendisine 'öğrenci' gelmiş gibi davranıyordu.)

Deney:  Deney gözlemcisi ve asıl denek bir odada, kurban rolündeki uzman denek ise diğer bir odada birbirlerini göremeyecek fakat duyacak şekilde ayrılıyorlardı. Elektrik kablolarıyla oluşturulan özel bir devrede, denek her yanlış cevap için elektrik şokunun voltajını arttırırken, diğer odadan öğrenci rolündeki uzmanın önceden kaydedilmiş çığlık sesleri ve çırpınmaları duyuluyordu.(elektrik devreleri doğrudan insan bedenini değil, ses cihazını tetikliyor)
Ve bu deneyin başında özellikle, her bir deneye 45 voltluk bir elektrik şoku uygulanarak, deneklerin yan odadaki kişiye uyguladıkları ceza ve acı hakkında fikir sahibi olmaları sağlandı. Üstüne bir de ek bilgi olarak her bir deneye, öğrenci rolündeki sözde deneğin kalp rahatsızlığı olduğu uyarısı yapıldı.

 Tüm bu koşullar altında oluşturulan düzenekte: 
  •  Yapılan ilk deneyde yer alan deneklerin %65'i (26/40) en yüksek gerilim olan 450 voltu uyguladı. Kimisi yoğun huzursuzluk ve stres altında, kimisi ise itaat etme güdüsüyle her hangi bir sorumluluğu üstlenmeden.
  •  Deneklerin hepsi, deneyin bir bölümünde durup deneyi sorguladı./ Deneklerin hiç biri 300 voltu uygulamadan önce tereddüt etmeden vazgeçmedi.
  •  Bu deney farklı kültür, ortam , yer , zamanlarda çeşitlendirilerek, farklı deneklerle defalarca uygulandı. Ve sonuç olarak, ölümcül gerilim uygulamaktan kaçınmayan deneklerin yüzdesi %61 ile %66 arasındaydı. Bir çoğu vazgeçmeyi düşünürken, deney sorumluları tarafından aldıkları yanıtlarla tatmin olup, devam etti.


milgram deneyi

  •  Kimi denekler son şokları uygulamayı reddetmeleri ve gerekirse parayı bile iade etmeyi teklif etmelerine rağmen, hiç biri bu deneyin kendisini insanlık dışı görüp şikayet etmedi ya da durdurulmasını talep etmedi.Ayrıca hiç biri bulunduğu odayı izinsiz terkedip, diğer odaya geçerek elektrik şoklarına maruz bıraktığını sandığı kurbanının durumunu kontrol etmedi.
  • Bu deneyin çeşitlenmeleri arasında yapılan, 8. sürümünde bütün denekler bu defa kadınlardan seçildi. Diğer deneylerde de ortaya çıkan, itaatte boyun eğme uğruna ölümcül şiddet uygulamada kaydadeğer bir farklılağa rastlanmadı. Sadece kadın deneklerde, diğer bütün erkek deneklere oranla saha yüksek stres seviyesi gözlemlendi

Milgram ulaştığı sonuçları açıklayan iki ana kuram geliştirdi. (bu kısmı Vikipedi'den kopyaladım)
  1. İlki, S. Asch'in çalışmalarını temel alan Uyum Kuramı'dır. Milgram başvuru grubu ile birey arasındaki temel ilişkiyi tanıtır. Karar verme konusunda, özellikle bir kriz ortamında karar verme konusunda hiçbir deneyimi veya yeteneği olmayan bir denek, kararı gruba ve gruptaki hiyerarşiye bırakır. Grup bir davranışsal model oluşturur.
  2. İkincisi ise Araçlaşma Kuramı'dır. Milgram'a göre, "itaatin özü, bir insanın kendisini başka bir insanın isteklerini gerçekleştiren bir araç olarak görmesi, böylece kendi davranışlarından kendisini sorumlu hissetmemesidir. Kişinin bakış açısındaki bu kritik kayma gerçekleştiği zaman, itaatin tüm öznitelikleri bunu izler". Bu temel olarak askeri açıdan otoriteye saygının temelidir; askerler üstlerinin emirlerini ve komutlarını, sorumluluğun subaylarda olduğunu bilerek yerine getirirler.


OBEDIENCE


okuduysan teşekkür ederim, nileud yanımı da çok mutlu ettin...

32 yorum:

  1. ilginç miş insanların hırslarını ve karakterlirini ölçer gibi gerçekten değişikmiş bu bilim adamları bakalım daha neler bulacaklar:)

    sevgiler ninicimmmm

    YanıtlaSil
  2. İnsanların otorite korkusu ve otoriteye itaat adına kendisine kötülük yapmamış kişilere acı çektirebileceğini çok açık gösteriyor .İnsanlık tarihi bu türde olaylarla dolu ne yazık ki . Çok güzel bir paylaşım olmuş , teşekkürler .

    YanıtlaSil
  3. çok enteresan..sürü psikoljisi de bu obediance dürtüsündenmidir?

    YanıtlaSil
  4. okumam mı ya. sonuna kadar okudum hemde. milgramla ilgili olucak da ben okumıycam peah:) sosyal psikolojinin mihenk taşı. vakti zamanında çok eleştiri almış stanley amca bu deneyden dolayı. deneyin ahlaki olmadığı ve deneklerde travmalar yaratmış olabileceği, pişmanlık duygusunun yakalarını bırakmayacağı falan söylenmiş. ama stanley amca yılmamış. yememiş, içmemiş deneydeki denekleri tekrar bulmuş. deneye katılanlardan hemen hemen hiç biri şikayetçi olmamış. deneyin insanlık dışı olduğuna dair bir beyanda bulunmamış. hatta ve hatta katılmaktan mutlu olduklarını, bir çok şey öğrendiklerini, bu gibi başka çalışmalar da yapılması gerektiğini belirtmişler.
    bi ara bunun filmini yapıyorlardı çıktı mı vizyona bilmiyorum. tarihte yer edinmiş bir kaç deney daha var böyle:) ilgilin çekerse bir ara konuşalım. sevgilerrrr:)

    YanıtlaSil
  5. Zeynep, aynen dediğin gibi. İnsanoğlu düşünemediği taktirde sınır tanımıyor

    YanıtlaSil
  6. @dayatılanla yaşamak
    sevgili nini kızmazsa buna ben yanıt vereyim:) obidience itaatkarlık. sürü psikolojisi diye tanımladığımız şey, deneyin diğer dayanak noktası olan conformity ile bağlantılı daha çok. yani sosyal psikolojik uyumla. kişi kendini dışlatmamak için, içinde bulunduğu sosyolojik topluluğun hareket ve normlarına her şart altında uyum sağlıyor. yani az gelişmiş bireyselleşme bir bakıma.

    YanıtlaSil
  7. Dayatılanla Yaşamak, evet. En azından benim kişisel fikrim de bu yönde. Çünkü örneğin Asch'in çizgi ya da çubuk deneyi var. Bu deneyde de, 3 deneğin 2si oyuncu, biri asıl denek konumunda. Ve asıl deneğimiz kendi gözüyle gördüğü, normal şartlarda doğru kabul edeceği basit bir cevabı bile veremeyip, diğer 2 deneyin cevabını onaylıyor. sırf farklı olmamak adına, doğrusundan bile şaşıyor...

    YanıtlaSil
  8. Deniz deniz deniz...

    Seninle çok iyi anlaşacağımız kesin, bir kaç yazı-yorumdur bunu çok şiddetli bir şekilde seziyorum:) Benim hobim gibi bir şey bunlarla ilgilenmek, hatta kafamdan olanları hazmedip üztüne bir de ben deney uyduruyorum boş vakitlerimde:)

    bir yolunu bulup seninle konuşmamız lazım bence...
    sen ulaşmışsındır bu ilginle ama ulaşmadıysan bir de bunu okumalısın:http://www.jewishcurrents.org/2004-jan-dimow.htm
    (dileyen herkes okumalı)

    YanıtlaSil
  9. Bu durumda nazi savaş suçluları aklanıyorlar mı? Bir başka açıdan, bu deneyin insanın sado-mazoşist yanını ortaya çıkardığı söylenebilir mi? Denekler yoğun huzursuzluk ve stres altında (kadınlarda bu daha fazla) diğer odadakilerin bilerek jeneratör olmasına sebep oluyorlar!

    YanıtlaSil
  10. :))) başladım okumaya:)

    YanıtlaSil
  11. okudum,okudum.daha önce bilmediğime hayıflandım ama merakı sardı araştırıyorum:)sağol nini...

    YanıtlaSil
  12. Deniz, tabii ki kızmam:) ama her koşulda iki deneyin de vardığı kişinin kendi iradesinden şaşma durumu oluyor. yine iki deneyde de insanlar her türlü yapacakları şeyler de, bir başkasının kontrolünü ön planda tutuyorlar

    YanıtlaSil
  13. Pınarpare öncelikle hoşgeldin:)
    teşekkürlük bir şey yok, asıl ben ilgini çekmesine sevindim...

    YanıtlaSil
  14. Hektor, asla, aklanmadı kimse. Onlar ve insanların sebep olduğu bir çok leke aklanamaz. Ve evet, insan doğasının derinliğine inildiğinde zaten bir kaç ana duygu var. Bunlardan biri de insanın şiddete-öfkeye olan doğal eğilimi. Aynen dediğin gibi huzursuzluk ortamında ilk ortaya çıkan yönü bu oluyor. ve kişi bu yönünden de ancak kendini yontabildiği kadarıyla sıyrılıyor.

    bu deneyi ben de özel kılan, benzer diğer şiddet içerikli deneylere nazaran daha hafif koşullarının olması. Neredeyse sıfır baskı uygulanıyor deneklere. Basit bir ikna yöntemiyle yetiniyorlar. Buna rağmen, sadece kendilerinin başına bir şey (suçlama vb.) gelmeyeceğinin garantisini almaları, devam etmelerine yetiyor.. İnsanın kendisi bu, acı ama gerçek...

    YanıtlaSil
  15. Çok ilginç bir konuda, epey emek vererek detaylı bir post yazmışsın...
    Detayları iyi algılayacağım dar olmayan bir zamanımda döneceğim bu posta...
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  16. Almanların savaşı kaybetme nedeni sanıldığının aksine Hitler'e itaat etmeyen onun emirlerini dinlemeyen komutanlarıdır. Çünkü Hitler generallerine ölmeyi emrediyordu. Ancak emre itaat etmediler. Çünkü ütopik amaçlar peşinde olan Hitlere kendi komutanarı dahi inanmıyordu. O yüzden komutanların suçu üstlerine atmasını inandırıcı bulmuyorum. Bu deneyi duymuştum ama yapılış amacının bu olduğunu bilmiyordum.

    YanıtlaSil
  17. Ayrıca Goodnight Moon Kill Bill 'in soundtrack i olan parçaydı. Güzel bir seçim olmuş.

    YanıtlaSil
  18. sevgili Zeugma

    gerçekten büyük bir hevesle yazdım, bunu anlamış olmana sevindim..

    YanıtlaSil
  19. karoon, öncelikle merhaba:)

    Komutanlar ve emre uymadıkları kısmı doğru fakat bu bile ilk etap değil, her şeyin hızının zaten yeterince alındığı bir dönemde gerçekleşti. Gerçi geç de olsa iyi ki de direnmişler.

    O şarkı inanılmaz bir şarkı:)

    YanıtlaSil
  20. nini seni iyiki tanımısım canım :)
    acıklayamadığım çoğu seyin yazılarında bılımsel manalarını goruyorum.

    Bu okuduğum yazı,benım su ana kadarki tüm yöneticilerimin niye öyle davrandıklarını özetliyor.

    tesekkur ederım :)

    YanıtlaSil
  21. Biricit, bu yazı tek başına bir işe yaramaz ki... demek ki sende de insanları anlama eğilimi var. bir neden arıyorsun ki bu çok güzel bir şey.

    ayrıca bende seni iyi ki tanımışım:)

    YanıtlaSil
  22. Adsız23:21

    Hayatımda izlediğim en dehşet verici...
    Şoka girmiştim, önüme gelen herkese anlatıyordum "otorite ve diğerleri"ni ama kimse kafasını kaldırıp bakmıyordu. Dinlemiyorlardı. Hoş, bilen izleyen birini görmek mutlu etti.

    YanıtlaSil
  23. Dehşetin de ötesi... Ben de mutlu oldum bu deneyi önemsemene. Teşekkür ederim AtYarışındaki Eşek (ismini seviyorum)

    YanıtlaSil
  24. Vay be! Gerçekten bi' solukta okudum ve çok etkilendim. Ve hatta ciddi ciddi düşündüm, irdeledim. Çok şey yakaladım bu deney sayesinde. Çok devasa şeylere, uzaklara dalmaya da gerek yok aslında. "Sen istedin diye yaptım!" cümlesini, kaç defa kullanmışızdır acaba, hayatımız boyunca? Oysa kurtulduğumuz tüm yüklerden birebir sorumluyuz hepimiz. Çok başarılı bi' çalışma olmuş, derlemen için gerçekten minnettarım.^^

    YanıtlaSil
  25. Sheydosh

    aynen dediğin gibi "sen istedin diye yaptım" olayın özeti...beğenmene ve işine yaramasına sevindim, teşekkür ederim, sevgiler...

    YanıtlaSil
  26. Adsız03:49

    Deney kesinlikle güzel fakat bir o kadarda düşündürücü.Hayır orada "Ben" olsaydım diye insan düşünmeden edemiyor.Bir insanın özgür iradesi vardır ve ne kadar baskı altında olursa olsun insan olayları kendi süzgecinden geçirip sonra harakete geçmelidir.Eğer yapılan baskı deneğin hayatını tehdit ediyorsa deneğin devam etmesi normal.Fakat herşey serbest bırakılmış.Hiçkimse gerçek anlamıyla sorgulamıyor olayları.İşte burdan çıkarılması gerek sonuç bu.Evet birkaçtanesi vazgeçmek istemiş ama sorumlulukları üzerinde olmadığına dair tatmin edici cevaplar almışlar.Ama hiçkimse ahlaki açıdan bunu sorgulamamış.En azından 300 voltan aşağı bir Allahın kulu deneyi bırakmamış.Emin olun gerçektende 300 voltun aşşasında deneyi bırabilecek kişi sayısı yok denecek kadar azdır.Belki 1000'de 1 oran diyebilirim.Bunun sebebide insan olmamızdan kaynaklanıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız,

      öncelikle geç cevap verdiğim için üzgünüm.

      Gerçi yorumunun üzerine söyleyebilecek sözüm yok. Her kelimesine katılıyorum.

      Sil
  27. Ninicim, muhtesem bir post) Yanliz ben azeri oldugum icin tam anlamadim. Burda bir kisi soru sorandi, digeri yanitlayan ve asil deney amaci olan kisi elektrik sokunu soru yanitlayanin vucuduna uygulayanmiydi? dogrumu anlamisim? sevgilerle)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Sindirella,

      Teşekkür ederim. Deneyde tek bir denek var o da öğretmen rolünde şoku uygulayan kişi. Öğrenci de, deney gözlemcisi de deneyin bir parçası, rol yapıyor. Asıl test edilen öğretmen. :)

      Sevgiler

      Sil
  28. Ninicim, muhtesem bir yaziydi. Oncelikle tesekkurler. Amma sana bir sorum olucakti. Ben azeri oldugum icin bazi seyleri tam anlaminda anlamadim. Deneyde 3 kisi oldugu soyleniyor. Onlardan biri soru soran, digeri soruyu yanitlayan ve 3-cusu de elektriyi veren sahis mi oluyor? Dogrumu anlamisim? Bir de asil deney amacli kullanilan kisi elektirigi soru yanitlayanin vucuduna veren kisi oylemi? Sevgilerle, yanitlarsan beni mutlu etmis olursun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soruyu soran da, elektriği veren de öğretmen rolündeki asıl denek.
      3. kişi, deneyi düzenleyen, gözlemci görevindeki kişi.

      Yardımcı olabildiysem ne mutlu :)

      Sil
    2. Cok tesekkurler :)

      Sil

Sen de kelimelerini benimle paylaşabilirsin.

Blogger tarafından desteklenmektedir.