Hakkari ilinin Yüksekova ilçesine bağlı olan bir köy. Orası adına Vikipedi der ki: Dağlıca esrarengiz bir yerdir, sisli puslu karanlık ve ürpertici sınırın son köyüdür.

Bugün (19.06.2012) : 8 şehit, 16 yaralı asker
Dün:
          (22.12.2011): 1 şehit, 1 yaralı
          (07.05.2010): 2 şehit, 1 yaralı asker
          (14.03.2010) : 1 şehit, 1 yaralı asker
          (21.10.2007): 12 şehit, 16 yaralı-8 esir asker
           ...

Konu terör olunca maalesef kronolojik şehit ve yaralı asker listesi kolaylıkla uzatılabiliyor. Dağlıca'nın birkaç adım ötesinde olan Uludere, Yüksekova, Ortabağ, Çukurca, Şemdinli  gibi birçok ilçe/köy bize Hakkari'nin adını duyuruyor. Hakkari'nin birkaç kilometre ötesindeki başka şehirler bize teröre lanet okutturuyor..

Biz, kabaca "Allah'ın hatırladığı" şehirlerde yaşayanlar diye tabir edilenler, Hakkari'yi kaybettiğimiz şehitlerimiz; öldürülen masum insanlarla duymaktan nefretle anar olduk. 
Kışın yolları aylar boyu karla kaplı; çoğu yerde içme suyu şebekesi olmayan; yer yer elektriksiz-çoğu yeri eğitimsiz kalan ilde can verenlerin sayısı arttıkça,
askerlik zamanı gelen dostumuz, sevgilimiz, evladımıza kıyamıyor-onlar adına endişeleniyoruz.

Dostumuz,
Sevgilimiz,
Evladımız gitmese de; birileri o karanlık karakollara gidiyor ve şu an alışveriş yapan Merve'yi; büyük sanayi CEO'sunu; fırına karnıyarık koyan ev hanımını; kreşe giden küçük Murat'ı korumaya çalışıyor.
Belki de daha birkaç hafta önce mahallesindeki kızın evinin önünde çekirdek çitletip; arkadaşlarıyla enseye tokat oynayan genç bir delikanlı,
şimdi ıssız ve karanlık bir diyarda; fare kapanındaki yem gibi dikilip nereden saldırıya uğrayabileceğini düşünüyor-hesaplamaya çalışıyor. 
Bilmem kaç günlük, böyle adi çatışmalar adına hiçbir işlevi olmayanları, silah eğitimi verip sınırlara gönderiliyorlar. Ve onlar, orada ansızın sessizliği bölen bir bombayla karşılaşıyorlar. En iyi ihtimalle bu kabus gibi yerlerde gördükleri son şey "sevimli" bir katır oluyor!  (Üzerine  A-4 ve C-4 yüklenmiş katır bombaları)
Bir de ömürlerini bu davaya adayanlar; uzun dönemli komutanlar... Karısını, çocuğunu alıp oradaki yalnız kalmış halkının arasına karışanlar. Onlarınki ise çifte kavrulmuş bir kabus. (03.05.2006-Hakkari'de PKK askerlerin çocuklarını taşıyan servis aracına bombalı saldırıda bulundu)

Unutmadan-unutturmadan;
bir de tüm bu bölgelerde sivil vatandaşlar yaşıyor. Doğuyor, büyüyor, mayınlar arasında oyun oynuyor, çalışıyor, sevişiyor, okuyor (olduğu kadar), kapılarını asker çalıyor, kapılarını terörist çalıyor, ..., ölüyor.

Hani bizi gece uykumuzdan eden o illet-sevimsiz araba alarmları vardır ya; işte orada insanlar her gece daha beter seslerle uyuyabiliyorlar. (öğrenilmiş-kabullenilmiş çaresizlik)
...

Hepsi de aslında bildiğimiz gerçekler. Neredeyse her gün aldığımız 1-2 şehit haberi bizi kabullenilmiş bir çaresizliğe sürüklemişken- bazı vakitlerde (G-x zirvesi vb.) gelen 5-10 arası şehit haberleri ile yeniden tüm ülke ayaklanıyoruz. Sonrası yine aynı...
Koskoca bir devlet ve millet olarak,
"güya" bu terörden kurtulma imkânına bir türlü sahip olamıyoruz.

Derim ya hep insanları sevmem yine insanlardan dolayı diye, işte bu da aynen o hikaye. Açgözlü insanlar, insanları ayakta uyuturken; binlerce insanın canı yanıyor kaybettiği  evladına; sevdiğine...

Keşke her şey Dağlıca'ya Oremar* denildiğinde bitecek olsa. Keşke hakikaten terör yanlılarının tek sıkıntısı bu olsa ama değil

*Dağlıca'nın kürtçe ismi