Hatırlamayalım da unutalım mı?

Her şeyin yerle bir olmaya başladığı dönemlerden birinde ölen gencecik delikanlılar...
Onların hikâyeleri değil mi tüm ülke tarihinin silinmeyecek kara lekesi ve kabuğun altında aralıksız kanayan yarası. Ne yapalım? Hatırlamayalım da unutalım mı?
O


Sinan Süner
 O, Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği (Y.D.G.D.) üyesi ve ODTÜ öğrencisiydi.
 O, SSCB'nin (Sovyetler Birliği) Afganistan işgalini protesto etmek amacıyla bir gece duvar 
      yazısı yazmak üzere toplanan öğrenciler arasından en şanssız olandı. Çünkü o, duvar yazısı ve           
      afişlerle uşraştığı sırada, oradan arabasıyla geçmekte olan dönemin MHP'li bakanı Cengiz Gökçek'in koruması Süleyman Ezendemir'in silahıyla defalarca vurulan ve daha sonra kan kaybından ölene kadar başkent sokaklarında arabayla gezdirilip işkence gören, öldüğü anlaşılınca da hastane kapısına atılan genç adamdı.

O, Sinan Süner!





Erdal Eren

O, siyasal ve askeri çatışmaların göbeğinde sesini duyurmak ve bir şeyleri değiştirmek için çaba harcayan cesur bir gençti.
O da Y.D.G.D. üyesiydi ve katledilen arkadaşı, yoldaşı için sessiz kalmak istemedi. Sinan Süner'in ölümünü protesto etmek için ertesi gün öldürüldüğü yerde toplanan 2 bin kişi arasında yer aldı ve protesto anında gözaltına alınan 24 isimden biri oldu. (2 Şubat 1980) 
Daha sonra hakkında yapılan "protesto anında çıkan çatışmada Er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü" suçlamasıyla tutuklanarak, olağan dışı  ilerleyen bir yargılama sonucunda idama mahkum edildi. (19 Mart 1980) 
O, idama mahkum edildiğinde daha 17 yaşında bir lise öğrenciydi ve suçu işlediğine dair geçerli hiçbir kanıt yoktu. Hatta yapılan araştırmalar sonucunda, Er Zekeriya Önge'yi şehit eden kurşunun askeri bir tüfekten çıktığı ve ölümüne çatışma sırasındaki bir kaza kurşununun sebep olduğuna kanaat getirilmişti.


Usulen ve göstermelik yapılan davalarda yargıtay 3. dairesi idam kararını yeterli delil olmamasından ötürü 2 kere bozmak istese de, 20 Kasım'da Sıkıyönetim Mahkemesi olaya el koyarak idamın kesin kararını verdi. (Kayıtlara göre Erdal Eren, idamına kadar işkencelere maruz kaldı.)
Ne masum olması, ne yaşının 17 olması , ne de tüm dünyada kendisi için yapılan "Erdal Eren masum, idam kararı kalksın" kampanyaları hazin sonu değiştirmedi.
Birçok dalavere ve usulsüzlükle, sırf gözdağı ve ibret olsun diye genç bir can feda edildi.
O, 13 aralık 1980 günü infaz edildi.

O, Erdal Eren!

Ve


Kenan Evren: "Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan, bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz? Asmayalım da besleyelim mi?*


70'li yılların sonu, 80 darbesi derken koca bir gençlik telef oldu. Şimdilerde aileler çocuklarını siyasetten, doğrular uğruna savaşmaktan alıkoyuyorlarsa ya da gençlere köpükten bir dünya aşılanıyorsa bunun nedeni o dönemlerin korkusudur.

Bugün bunları dile getiriyorum çünkü aradan geçen bunca yıl içerisinde ölen o gençlerin kara lekesini; emir uğruna can alan ve can veren gencecik askerlerin vebalini (Zekeriya Önge); sırf Erdal Eren'in ölümünü faşistçe bir tutum olarak değerlendirdiği için işkenceyle öldürülenleri (Ercan Koca) rafa kaldırıp, bu işin olurunu bir türlü olduramamışlar.

Tarihimiz boyunca DenizlerOnlar ve bir sürü genç, günümüzün erk sahibi yetişkinlerinde bile olmayan bir inançla yanlışlara karşı savaş açtılar.
Biz ise şimdiki gençler olarak sadece geviş getirmeyi bırakıyor ve 31 Mayıs'ın ardından az biraz uyanıyoruz.

Erdal'ın anısına yazılmış şarkılardan biri: dinle.
Erdal ve o dönemin diğer bir kurbanı olan Zekeriya adına yazılmış şarkı: dinle.

*Kenan Evren'in demeci vikipedi'den alıntı.