Küçük Albert

Albert 8-9 aylık bir bebekti. Annesi geçimini sağlamak için her gün hastaneye* giderek sütünü para karşılığı satar, Albert da bu sırada hastanenin kreşinde annesinin işi bitene kadar diğer çocuklarla oynardı.
O sıralarda aynı hastanede sosyal-psikoloji alanında çalışan John B. Watson ve asistanı Rosalie Rayner, "korkunun, sonradan edinilen şartlı bir refleks mi yoksa doğuştan gelen koşulsuz bir dürtü mü" olduğu konusunda araştırma yapıyordu. Tarihteki en önemli psikolojik deneylerden biri olarak kabul edilen Little Albert Experiment, işte bu birbirinden alakasız görünen olaylar ile başladı...


Watson ve Rayner, çalışmalarını sürdürürken hastane kreşinde oynayan çocukları da uzaktan incelemeye başlarlar. Ancak, "korku" hakkındaki sualleri için daha doğrudan ve kesin yanıtlar veren testler yapmaları gerekmektedir. Bu mecburiyet küçük bir denek ihtiyacı doğurur ve araştırmaları için izin alabilecekleri bir aile arayışına geçerler. Küçük Albert ve para kazanmak için sütünü satan annesinden haberdar olduklarında geriye bir tek anneye para teklif etmek kalır.** 
Böylece küçük Albert, o tarihten bu yana etik dışı kabul gören bir deneyin parçası olacaktır...

 Deney
Asıl deneye geçiş yapılmadan önce küçük Albert'a birkaç duygusal test yapılır:
Albert'a beyaz bir fare, tavşan, yanan kağıt parçaları, peruk, maske vb; küçük bir çocuğun ilk kez karşılaşabileceği nesneler ve durumlar gösterilir. Amaç ise onun koşulsuz bir şekilde bunlara karşı tepkisi olup olmadığını incelemektir. Tahmin ettikleri gibi, Albert hiçbirine karşı korku göstermemiş; gördüğü her şeye gülümsemiştir.

Daha sonra Albert'ı boş bir odaya götürürler. Bu odada Albert'ın üzerine oturduğu bez yatak haricinde hiçbir eşya bulunmamaktadır. Daha sonra odadan çıkarak yalnız bıraktıkları Albert'ın yanına beyaz laboratuvar faresi salarlar. Bu durum karşısında da Albert, farededen korkmadığı gibi, tam tersi bir tepki göstererek fareyi çok sevmiş, yakalamaya çalışmış ve gülmeye başlamıştır.  

Uzmanlar bir diğer etaba geçerek, bu defa Albert fareye her dokunduğunda iki demir çubuğu (biri çekiç diğeri çelik çubuk) birbirine vurarak rahatsız edici ve nereden geldiği belli olmayan gürültülü sesler çıkarmaya başlarlar. Bu sesleri duyan Albert ürkerek ağlar. Oda yeniden sessizliğe bürününce kaldığı yerden devam ederek fareyle oynamaya başlayan Albert, yine fareye dokunduğu ilk anda ekibin çıkardığı o gürültülü ses ile karşılaşır. Bir süre sonra sakinleşip yine aklı fareye kayan zavallı Albert, dokunmaya çalıştığı an aynı sese maruz bırakılınca fareye dokunmaktan korkmaya başlar.

Birkaç gün boyunca bu deney tekrarlanır ve şu sonuca varılır: Albert ne zaman tüylü bir nesne görse -özellikle de beyaz renkli- ondan korkuyor, ağlamaya başlıyor ve kaçmak istiyor. Son gün ona gösterilen pamuk, beyaz tavşan ve benzer nesnelerin karşısında demir çubuklarla çıkarılan ses olmamasına rağmen yine aynı reaksiyonu göstermiş ve korkmaya başlamıştır.
Vardıkları sonuçla yetinmeyen bilim adamları, son olarak beyaz sakallı ve tüylü kostümler giyerek odaya girerler. Böylece git gide büyüyen tüylü nesneler karşısında iyice şartlanan Albert için koşullu korkusu artık hafızasına tamamen kazınmıştır.


burada noel baba'nın sakalından korkuyor
Yapılan bu deney Watson ve asistanı için bilim adına bugün bile büyük bir başarı sayılır. Çünkü bilim adamları olarak koşullu korkuyu kanıtlamışlardır. 

Ancak, deneyden ve bebeğinin psikolojisinden haberdar ve rahatsız olan anne, bebeğini alarak deneyin yarım bırakılmasına neden olur. Daha sonra Watson ve asistanı en büyük tepkiyi, deney uğruna bebeğe yapılan koşullandırmayı geriye almadıkları, onu iyileştirmedikleri için çekerler.

Uzun yıllarca, hatta günümüzde bile gizli gizli yapıldığı iddia edilen bu testlerden sadece biridir "Little Albert Experiment"
Etik dışı olması tepki gösterilmesine neden olduysa da , koşul ve korku alanında birçok uzmanın el altından faydalandığı bir deney olmuştur.



Yine etik dışı olan ve zamanında dünyayı ayağa kaldıran; ancak, sonuçları ile sosyal-psikolojikbilim adına başarı sayılan bir deneyi sizinle paylaştım.
Benim oldukça cani ve yanlış bulduğum bu deneyi eleştirmemdeki en belirgin noktalar:
  • İlk olarak deneyin deneği: Küçücük ve her şeyden habersiz bir bebek.
  • Kurallara göre deneye katılan deneğin rızası olması şart iken, bırakın küçük bir bebeğin rızası olamayacağı gerçeğini, ailesinden bile izin alınmadan, gayri resmi uygulandığı öne sürülen bir deney bu.
  • Her koşulda, aile izin vermiş olsa dahi, deneyin ayrıntı ve sonuçlarını net bir şekilde anlatma zorunlulukları olduğu gerçeği ve bunu yapmamış olmaları onları hatalı kılıyor.
  • Küçük bir bebeğin böyle bir deneye maruz kalması ile o bebeğin gelecek hayatında karşılaşacağı ve ömür boyu yaşayacağı olumsuz durumlar önemsenmemiş oluyor. Zira bilim adına olumsuzluk teşkil eden bu deney maalesef geri alınamıyor.
  • Albert'ın psikolojisinde bir tedavi olmaması ve öğretilmiş koşulun geri alınmaması, zincirleme bir reaksiyon gibi önce kendisinin, sonra da iletişim kurduğu herkesin gelecek hayatını riske atıyor.
*Johns Hopkins University
**Annenin bu parayı kabul edip etmediği, rızası olup olmadığı konusu hâlâ netlik kazanmış değildir.