Uzun zamandır kapımı çalmamıştı ayrılık... Ben de bundan sebep boş bulunup, varlığını ve onun favorilerinden biri olduğumu unutuverdim... Şimdi düşünüyorum da: ben farkına varamamış ya da kabullenmeyi reddetmiştim ama ayrılık bir yerlerden gözlerini bana diktiğini ve yeniden karşılaşmak üzere olduğumuzun sinyallerini çok önceden vermeye başlamış.
Başlamasına başlamış ama insan üzüntüden kaçmaya çalışıp da, yüzleşmeyince ne fayda...

 Aşkı dolu dolu yaşarken insan, mutluluğu hiç bitmeyecek sanıyor. Çünkü sevdiğini kaybetme korkusu taşırken bile, her zaman sevileceğine ve mutlu olacağına inanmak istiyor. Sonrada farkında olmadan içten içe buna şartlanıyor. Gel zaman git zaman aşkınıza alışmış yaşarken, bir neden gelip ilişkinizi buluyor ve prrr! tüm o mutluluk uçtu gitti...

Bazen düşünüyorum "acaba sorun bende mi?" diye. Neden hep ilişkilerim kötü sonlanıyor? Neden hep ya vazgeçilen oluyorum ya da gururu ağır basıp vazgeçen... Aşk, mutluluk yalan desem, o da olmuyor, çünkü yıllardır birbirine kenetlenmiş, saygısı da sevgisi de yerinde olan ne ilişkiler var. Anne babalarımız var... Ben neden hala bu çalkantılı özel hayatımdan kurtulamıyorum?

birkaç saat ve kadeh sonrası...

 Biraz ağlamaktan sinir dengesini yitiren beynim, biraz da alkolün verdiği hayal gücü ile anladım galiba bir şeyleri:  Hani bir efsaneye göre bizi aşık eden aşk tanrısı Eros ve onun aşk okları ya, bence bir de onun zıttı rolünde Sore var. Sore'nin görevi benim gibi önce aşk okunu yemiş kişilerin bedeninden, o oku kanata kanata çıkarmak... Evet, evet! Kesinlikle ayrılık tanrısı var ve adı da Sore! Daha da kötüsü ne biliyor musunuz? Bence Sore bana karşı platonik bir aşk besliyor, ciddiyim! Ne zaman biriyle olsam aramıza giriyor, çünkü biliyor ki aşıkken üçüncü birine, Sore'ye yer yok hayatımda.


 Kesinlikle her aşkımın sonu hayal kırıklığı ile sonlanıyor. Ve bu Sore yüzünden böyle olmaya devam edecek! "Madem öyle, madem beni rahat bırakmayacaksın, o zaman hep yanımda kal, sevgilim ol Sore" diyorum. Ses çıkarmıyor, kıs kıs gülüyor...
Sore çok hain, çok fena bir şey!
Yaşım kaç oldu, yıllar geçti hala aynı rol aynı perde: Ayrılık ve ben baş başa kaldık, elimizde kadehler. O keyiften içiyor, ben ise kederden...