Canım canım canım canım!
Her zaman bilge, her zaman nasihat sever. Bayılır sizi karşısına alsın ve hayatınızın güzelleşmesi namına sohbet etsin. Doğrulardan bahsetsin, hatalara karşı uyarsın. Yer yer karamsar ve iç sıkıcı da olsa, aklı ve kalbindeki mutluluğu saçsın.

Hele ki konu torunuysa...

Bugün gözümü onun heyecanla kız kardeşim MID'ı sorguladığı sesiyle açtım: "Bu kitap senin mi? Sehpada buldum, ben çok sevdim bunu, benim olsun bu. Bunu yazan kimse benim gibi düşünmüş" Resmen neyin nesi bu heyecan diye kalktım. Ne göreyim! Anneannemin elinde Montaigne/Denemeler kitabı. Tutmuş kollarının arasında, kitaba ve yazara övgüler yağdırıyor. (Tatlım benim!)
Ben de uyku sersemi "o kadar sevdiysen al, sende kalsın, oku" dedim. Bir sevinç ki sormayın!
"Okurum tabii, yanımdan da ayırmam. Gerektiğinde açar gösteririm bak burada da böyle yazıyor diye" 
(gülücük)

anneannemi temsilen gözlüğü ve Montaigne
  Onun bir kitap karşısındaki bu çocuksu sevincine kapıldım ve mutlu oldum. Kendi kendime şöyle dedim: Rahmetli Montaigne yaşasaydı, nerede olursa olsun onu bulur, kitabını anneannem adına imzalattırırdım. Hatta imzasıyla yetinmez, tutar kolundan anneanemle sohbet etmesi için beş çayına getirirdim.

Asıl bu hikayeyi bende unutulmaz kılan, kitabın benim olduğunu öğrendikten sonra anneannemin sarf ettiği şu söz: "Ablanın mı? Aferin. Nini bu kitabı okursa büyük adam olur. Hiçbir şeye ihtiyacı kalmaz." 

Nasıl ya!

Canım anneannem benim! Ona diyemedim ki, ben bu kitabı belki 4. kez okuyorum...

Ses çıkarmadım, bozulsun istemedim onun bu küçük mutluluğundan doğan büyük umutları. Montaigne benim büyük adam olmama sebebiyet vermez belki ama hafızamda tebessüm dolu bir hikaye yer almasına neden oldu.

Benden söylemesi: Küçük mutluluklar çok güzel şey. Aileniz çok güzel. Anneanneniz çok kıymetli...