Yerin onlarca metre altında bir vagonun içinde karşımda duranlara bakıyorum.
Bacaklarım ağrımasa İngiliz Kraliyet Ailesi mensubuymuşum nezaketinde gözüme kestirdiğim amcaya yer vereceğim. Zira yaşça biraz geçgin, halce bir hayli yorgun görünüyor. Ama yeniliyorum kendime. Öyle titriyor ki bacaklarım, kalkarsam düşerim diye değil de görenler bakar durur stresiyle oturuyorum nazik yerimin üstüne.
Amca bakıyor yüzüme...
Gözlerimi kaçırıp sola dönüyorum, belki benden de genç simalarla dolu uzun bir sıra... Sağa dönüyorum yaş ortalaması biraz daha yüksek ama her biri ayaklanabilir yer vermek için amcaya. Derken yanımdaki kalkıyor. Boşalan koltuk için amca harekete geçiyor ama ardında bir ton poşet, çanta. Baktım kimse yardım etmiyor kalkayım diyorum birkaçını tutmasına yardımcı olmaya. Sonrası dram, sonrası metro gerçeği... Kalmış 8 durak son lokasyona. Amca da ben de yanyana devam ediyoruz yola, -ayakta-.
Hayatın kendisi aslında bu değil mi? Yanında duran insana belki aşık olacaksın ama dönüp bakmıyorsun bile.
YanıtlaSilİşte bı "can çekiştirmekte olan insanlığın tasviri"
YanıtlaSil-Keşje şu metroyu biraz daha açsaydın. Hızı uzunluğu içi filan.
Ama okkalı bir tarzınız . Tebrikler 94
Çok şaşırmadım, bana hüzün veriyor böyle hikayeler Nini :( insanlar erdemlerini kaybediyor!
YanıtlaSilAh azizim, bu çok oturgaçlı getirgeçler de yetişkinler için adeta bir köşe kapmaca oyunu değil mi? Modern-imsi dünyanın içimizdeki çocuğu unutmamamız için bize sunduğu küçük oyunlardan.
YanıtlaSilahahaha ya sırıttım.
-bizim büyük çaresizliğimiz-
YanıtlaSil